böyle olması gerekiyomuş işte
sus, sessiz ol çocuk. şarkı henüz bitmedi… **** “böyle olması gerekiyomuş...
sus, sessiz ol çocuk.
şarkı henüz bitmedi…
****
“böyle olması gerekiyomuş işte”…
böyle bitti tüm masallar,
böyle bitirildi…
olması gerekenleri hep senden daha iyi bilenler oldu ama..
masalların hep mutlu sonla biteceği öğretilmişti oysa bize..
***
kalbine hakim ol çocuk,
umut daha tükenmedi…
Gitmek cesaret ister ufaklık.
Gidecegin yer neresi olursa olsun.
Sevdiklerinle arana mesefe girince.
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
***
şimdi dinle,
şimdiye kadar çok anlattım,
hepsini bi’ kenara koy ve bunu dinle.
***
çok yıldızsız, ve çok siyah bir gece,
daha doğrusu karanlığın dorukta olduğu bir gece,
ay da ortada yok.
bir melek daha kayboldu.
tepkidir belki de bu karanlık?
güneş doğar mı yarın?
o da mı üzgündür yoksa,
bir günlük yas ilan etmiştir belki de tabiat.
fon da çok iyi bu arada;
olsun,
olsun varsın, şimdi uyu..
biraz uyu..
kurşuna dizilmiş yalnızlığının yanına uzan,
ve biraz uyu…
uyku vakti mi geldi?
uyanma vakti de gelir mi?
uyanınca herşey düzelir mi?
ve biraz uyu…
***
bir hediyenin önsözü;
çok yıldızlı ve çok mavi bir geceden sonra, daha doğrusu çok yıldızlı ve bir türlü mavinin ağırlığından kurtulamayan bir nisan gecesinden sonra, bir şehirde, daha da doğrusu çok yıldızlı ve bir türlü mavinin ağırlığından kurtulamayan bir 22 nisan gecesinden sonra, bir başkentte neyle karşılaşacağını bilemeden dünyaya gelmek üzere olan bir kızla başka bir şehirde tam 1 yıl 67 gün önce bir cuma günü, daha doğrusu 1 yıl 67 gün önce başka bi şehirin tek doğum hastanesinde cuma gününün sabah ezanı saatinde, daha da doğrusu tam 1 yıl 67 gün önce daha önceden urartuya başkentlik yapmış bi şehrin tek doğum hastanesinde sabah namazına dakikalar kala bi ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen bir erkeğin birbirine bu kadar çok benzemesi, o ‘çok yıldız’ların kaderini ne kadar etkileyebilir ki… yaşlı bir ihtiyarın(evet yaşlı bir ihtiyar) dediği gibi hayatın tesadüflerini mi hatırlatır, yoksa bir baş komiserin dediği gibi “saçma sapan konuşma la” mı dedirtir. bi baş komiser ne kadar yanılabilir?
***
Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun?
| 02.05.11 ~ 02:45 |
ben geldim..
her boktan hissettiğim anda olduğu gibi
her çaresiz hissettiğim anda olduğu gibi
yine ben geldim
yine buraya geldim..
ne yazacağımı,
neyi, kime anlatacağımı bilmeden geldim işte..
kendime bile itiraf edemediğim, anlatamadığım şeyi,
sen dinler, anlarsın belki..
kötüyüm çocuk..
çok kötüyüm..
vize dönemindeyim üstelik,
ve kötü giden şeyler arasında ağırlığı en düşük olan şey vizeler.
seni bekliyorum..
her düşüncemde, her anımda, her diyalogumda 2 defa düşünüyorum,
sen geldiğin zaman,
sorduğun zaman,
cevap verebilecek miyim?..
son günlerde o kadar çok ki cevapsız bırakacağımı, başımı önüme eğdireceğini düşündüğüm sorular..
kolay kolay yalan söyleyemem ben..
sormasan sen?..
geleceksin, biliyorum, er ya da geç..
bu kadar çırpınışın üstüne gelmişken,
cevabını veremeyeceğim, soruları rafa kaldırsan?.
kavga ettiğimizde öne sürersin mesela,
ben de haklısın diyerek gönlünü almaya çalışırım..
sen uzatırsın belki herangi birinde bu kavgaların..
ben de öyle mükemmel bi’şey yaparım ki,
geldiğin an ki kadar mutlu hissederiz,
ikimiz de..
nerdesin?
daha çok bekleyecek miyim?
kötüyüm çocuk..
çok kötüyüm..
tam zamanı gelmenin..
kötüyüm şuanda evet ama yavaş yavaş;
kötü bi insan da olmaya başlıyorum..
yetiş..
vakit geldi çocuk,
gel…
yazılarımda sık sık ‘büyümek’ üzerinde durmuşumdur..
ve hep büyüyorum demişimdir,
bu kavramı son işlediğimde (bkz; ‘artık’ inanamıyorum çocuk! )
büyüme evresini tamamlamak üzere…
yaşlanmaya başlaması an meselesi..
artık….
demiştim…
bu blogda bundan sonra büyüme evresini tamamlamak üzere olduğumu iddaa edersem bırakın okumayı benim yazılarımı..
yalan, büyük bi yalan..
o evrenin tamamlanması gibi bişey söz konusu değil,
son öğrendiğim bu, hayattan..
evet büyümeye devam ediyorum..
hayat bana daha neler öğretecek cidden merak ediyorum,
(zaten bu merak da olmasa hayatın çekici hiç bi yanı kalmamış olacak ya, neyse)…
***
çarptım, ama ağlamadım..
ağlamak; kayıp(!), çocuk bu şehirde…
llrm sssz sğk v sskn yl drrkn
Ylnzlk gttğn yldn bn gr glrkn
Gzlrmdn yş yrn sssz hrflr dmlrkn
***
pym sf’nn hp lntldğm ş szlryl bşlyrm b yzy…
…ylnzm, vt ylnzz. yn, bk, byk klblklrn rtsnd, nsn dnln ssyl vrlk knd ç dnysnn mhps hlnd, şfsz br ylnzlğ mhkm. ylnzm, vt hrks ylnzdr, ylnzz. btn htlflrmzd ylnzlklrmz çrpşyr. htt knd kndmzl mcdllrmzd bl kndlrmz brbrn krş ylnzdr..
vt b br çrpnş…
b br nfs lblm stğ…
b nltlmz bşy..
kdr lşyrz k y lmmy
y lmmz çn tm şrtlr yrndykn bl
br bklk blyrz şt..
hp br yrlrdn brşylr çkyr klmz çlck..
vt b br syn!
syn…
çblyrm hl,
ylmdn…
syn tsm d
kfrtsm d…
lmdn gln ypyrm..
dh y lblmk çn…
***
Gkyzn clms llr brr brr kpnrkn..
Sn sn sn gdrkn…
Bn bn bn klrkn…
touch my heart…
touch my soul…
***
ütopik, ütopik 2, ütopik 3, ütopik 4, ütopik 5, ütopik6, ütopik 7, ütopik 8
***
ve yönetim benden çıktı,
benim değil artık bu ütopya..
ben yokum artık bu ütopyada..
sürüldüm..
sürülmek istedim belki de..
ne güzellik var artık,
ne umut…
elimden geleni yaptım oysa..
çok zorladım şansımı..
ufacık bi parıltı ayağa kaldırabilecekken beni,
ben, devrildim…
ben yokum artık bu ütopyada…
sen; ‘güzellik’,
artık yoksun…
***
heal my heart…
heal my soul…
Mp3 file
çarptım!
ama ağlamadım…
ağlamak; ‘kayıp’, çocuk bu şehirde…
bugün günlerden hiç,
benim adım yok.
kanatlanıyor içimden binlerce siyah kelebek.
savruluyor rüzgârda yaprak gibi…
kalbim,
uzaklarda bir yerde.
kalbim,
kayıp…
***
böyle olması gerekiyomuş işte”…
böyle bitti tüm masallar,
böyle bitirildi…
demiştik, bi’ yerlerde…
***
öyle bi’ an gelir ki,
karşında 2 seçenek vardır,
birincisi, daha önce hep tercih ettiğin seçenektir,
hep tercih ettiğin için pişman olduğun seçenek…
diğeri ise hep özlemle baktığın,
ama bir türlü karar kılamadığın,
bir türlü riske edemediğin,
yanaşmaktan bile korktuğun seçenektir…
tüm bunları bilirsin, hatta yazarsın..
ama birinci seçenek hep ağır basar…
ne demek istediğimi sahiden anlıyo’ musun?
***
tüm maviler kirli şimdi
ve tüm beyazlar utanç içinde
ve sadece uyumak
uyumak istiyorum…
Sessiz bir gece, yorgun adımlarım
Hiç haberi yok gibi, ıslak kaldırımların
Kimse görmüyor mu? Kimse duymuyor mu?
Durup önünde kalbinin, kimse durdurmuyor mu?
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, her şey biter mi?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes gider mi?
***
ütopik, ütopik 2, ütopik 3, ütopik 4, ütopik 5, ütopik6, ütopik 7
***
tekrar tekrar
ve tekrar merhaba!
inatla merhaba….
nasıl oldu,
durum nasıl bu noktaya geldi bilmiyorum,
ama..
…
neyse, “orda mısın hala?”
sessiz, sakin, güzel…
bi ütopya kurdum kendime,
ve oradaki ideal “güzel“liği “sen” yaptım…
ütopyalarda ideal olur ya herşey,
ben başa çıkamıyorum kendi kurduğum ütopyamla,
ayaklanma var şu sıralarda…
darbe yakındır..
“güzelliğe” ihtiyacı var ütopyamın,
umuda…
***
Elinde cennetin kayıp haritası
Kalbinde hazineler, yüzünde anahtarı
Kimse görmüyor, kimse bilmiyor
Ve sen hala üşüyorsun..
Herkes gider mi? Herkes gider mi?
Söyle bana küçük adam, her şey biter mi?
Çok erken değil mi? Erken değil mi?
Söyle bana küçük adam, herkes gider mi?